Biyoçeşitlilik Hakkında 5 Soru-Cevap

Bir seferde 86 saat boyunca uçabilen göçmen kuşlar, su altındaki göz kamaştıran mercan resifleri veya saatte yaklaşık 113 km hızla koşabilen bir çıta… Yaşadığımız dünyada bunlar gibi, bambaşka yeti ve özelliklere sahip pek çok canlı çeşidi var. Atlas okyanusunun gizemli derinliklerinde, balta girmemiş Amazon ormanlarında henüz keşfetmediğimiz yüz binlercesi olduğu bile söyleniyor. Bu zengin canlı çeşitliliğini içine alan kavramın adı ise biyoçeşitlilik.

 

Biyoçeşitlilik bir anlamda dünyadaki canlı yaşamının güvencesi. Her canlı ekosisteme, dolayısıyla gezegene katkıları açısından benzersiz öneme sahip. Peki güzel, mavi gezegenimizi çevreleyen biyoçeşitlilik gerçekte neyi ifade ediyor? Yaşadığımız dünyaya etkisi ne? Onu korumanın yolları neler? Gelin sorularla onu biraz daha yakından tanıyalım.

 

Biyoçeşitlilik nedir?

Biyoçeşitlilik dünya üzerinde yaşayan canlı türlerinin çeşitliliğini ifade ediyor. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar, mantarlar, mikroorganizmalar ve bir bütün olarak onların yaşadığı ekosistemleri kapsıyor. Çok geniş bir kavram gibi görünebilir ancak daha da fazlası var. Bilim insanlarına göre dünyada olduğu tahmin edilen 8,7 milyon bitki ve hayvan türünün şimdiye kadar yalnızca 1,2 milyon kadarı saptanmış durumda. Yani içinde yaşadığımız dünya milyonlarca gizemli türle dolu!

 

Biyoçeşitlilik nasıl ölçülür?

Küresel boyutta düşünüldüğünde biyoçeşitlilik çok geniş bir çeşitliliğe işaret ediyor. Bu nedenle onu ölçmenin çeşitli yolları var. Bunlardan biri canlı türlerini bölgesel olarak incelemek. En fazla biyolojik çeşitliliğe sahip alanlar ekvatora yakın olan tropikal bölgeler. Örneğin Amazon yağmur ormanlarında 40.000’den fazla bitki türünün yaşadığı biliniyor. Ilıman bölgelerde bu çeşitlilik daha da azalıyor. Dağ tepeleri ve çöller gibi soğuk veya kuru bölgeler ise iklim koşulları nedeniyle biyoçeşitliliğin en düşük olduğu alanlardan sayılıyor.

 

Biyoçeşitliliğin ölçülmesi ekosistemlerin incelenmesiyle de mümkün. Çölleri, otlakları ve yağmur ormanlarını kapsayan ekosistemler bulunduğu biyolojik koşullara uyum sağlayan sayısız türe sahip. Örneğin bir orman ekosistemi içinde endemik bitkiler, böcekler, yılanlar, gözle görülemeyecek kadar küçük bakteriler ve daha birçok canlı türü bir arada bulunuyor.

 

Diğer bir seçenek ise türler arasındaki genetik çeşitliliği incelemek. Bitkiler, hayvanlar, mantarlar ve tek hücreli canlıların hepsi, binlerce genin birleşiminden oluşuyor. Bilim insanlarına göre insanların yaklaşık 25.000, pirincin ise 56.000'den fazla geni var! Bu mucizevi biyolojik birimler değişen doğaya adapte olabilmemize de destek sağlıyor.

Biyoçeşitlilik neden önemli?

Tüm bu canlı çeşitliliği olmasaydı dünyanın nasıl olabileceğini hayal edin. Muhtemelen yaşam diye bir şey olmazdı. Meralardaki otlar hayvanları besliyor, hayvanlar bu besinleri gübre olarak yeniden toprağa veriyor. Gübrelenen toprak mantarlar sayesinde daha verimli hale geliyor, böylece daha çok bitki yetişiyor. Bitkiler atmosfere oksijen vererek insanlar için uygun koşulları sağlıyor. Besin zinciri içindeki tek bir tür bile, ekolojik dengenin korunmasında hayati öneme sahip.

 

Canlı çeşitliliği toplumların ekonomik olarak kalkınabilmesinde de önemli bir role sahip. Giyecek, kâğıt, inşaat gibi pek çok sektörün malzeme ihtiyacı buradan karşılanıyor.

 

Tıp ve ilaç endüstrisinde kullanılan hammaddelerin çoğu doğadaki canlılardan elde ediliyor. Henüz ufak bir kısmı bilinse de yağmur ormanlarındaki birçok tür, şu an kullandığımız çoğu ilacın ana maddesi. Yeni türler keşfedildikçe hayatlarımızın nasıl değişebileceğini bir düşünün.

 

Canlı çeşitliliğinin korunması için ikna edici bir sebep daha var; doğal afetler. Bitkiler ve ağaçlar kökleriyle toprağı tutarak sel ve erozyon gibi felaketlerin önlenmesinde oldukça etkili.

 

Ayrıca milli parklar gibi endemik türlerle dolu alanlar, doğa güzellikler yıl boyunca ziyaret alarak toplumlara ekonomik ve kültürel bir değer sağlıyor.

 

Biyoçeşitlilik azalıyor mu? Neden?

Dünyadaki biyoçeşitlilik özellikle son yüzyılda önemli ölçüde azaldı. Ne yazık ki bunun en temel sebebi insan eliyle doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi. Endüstriyel faaliyetler, artan konutlaşma talebi nedeniyle yeşil alanlar ve sulak araziler yok oluyor, giderken canlıların yaşaması için gerekli olan koşulları da beraberinde götürüyorlar.

 

Yaşadığımız çağın belki de en öncelikli sorunlarından birisi iklim krizi! İklim koşullarında meydana gelen değişiklikler birçok canlı türünün varlığını tehlikeye sokuyor. Kuraklık nedeniyle otçul hayvanlar besin kaynaklarından mahrum kalıyor, memeli hayvanlar suya ulaşmak için çok daha fazla yol yapmak zorunda kalıp hayatlarını kaybediyor. Küresel ısınmanın etkisiyle görülen müsilaj gibi felaketler denizlerdeki biyoçeşitliliği tehdit ediyor, ısınan göllerde suyun sıcaklığına ayak uyduramayan canlılar hızla yok oluyor.

Küresel ısınmanın etkisiyle görülen müsilaj gibi felaketler denizlerdeki biyoçeşitliliği tehdit ediyor, ısınan göllerde suyun sıcaklığına ayak uyduramayan canlılar hızla yok oluyor.

Hızlı nüfus artışı zincirleme şekilde kirlilik, betonlaşma, aşırı avlanma sorunlarını doğuruyor. Suya, havaya, toprağa karışan atıklar yüzünden ekosistemlerimiz ciddi ölçüde zedeleniyor. Denizler maviliğini, ormanlar yeşilliğini kaybediyor. Özetle söylemek gerekirse tablo karanlık. Bilim insanları, gelecek yüzyılda dünyadaki tüm türlerin yarısının yok olacağını tahmin ediyor.

 

Biyoçeşitliliği korumak için neler yapabiliriz?

Ekosistemler canlı türlerinin yaşamını sürdürmesi için uygun ortamları sağlıyor. Bu nedenle onları korumak ve daha sağlıklı hale getirmek gerekiyor. Peki, neler yapabiliriz?

  • Tüketim alışkanlıklarımızda değişikler yaparak doğada daha küçük ayak izi bırakabiliriz. Daha az ambalajlı ürünler tüketmek, enerji tasarrufu yapmak, eskiyen eşyaları geri dönüştürmek gibi sürdürülebilir yaşam pratiklerini benimseyebiliriz.
  • Özellikle plastik atıklar dünyayı geri dönülemez bir tehlikeye sürüklüyor. Bunun için gündelik yaşamda plastik kullanımını azaltmak  önemli.
  • Kısa mesafelerde yürümeyi ve bisiklet kullanmayı tercih edebiliriz. Daha az araç kullanarak atmosfere salınan karbon emisyonunun azaltılmasına katkıda bulunabiliriz.
  • Yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının kullanımını teşvik edebiliriz.
  • Biyoçeşitlilik kaybında orman yangınlarının payı oldukça fazla. Yeşil alanlarda ateş yakmak, yere izmarit atmak gibi bilinçsiz davranışlardan uzak durmalıyız. Bu konuda gerekli farkındalığa sahip olmalı ve tedbirimizi almalıyız.
  • Yeşil alanları korumalı ve yaygınlaştırmalıyız. Bir fidan dikmek bile ekosistemin kendini onarmasında etkiye sahip.
  • Biyoçeşitliliğin korunması için devletler ve şirketlere de pek çok görev düşüyor. Endüstriyel ve çevresel atıkların geri dönüşüme kazandırılması için uygun altyapı sağlanmalı, üretimde daha az enerji tüketecek yöntemler benimsenmeli, doğal alanların doğru kullanımına yönelik gerekli düzenlemeler, denetlemeler yapılmalı.
  • İklim kriziyle mücadele ederek biyoçeşitliliğin korunmasına önemli ölçüde destek olabiliriz. Bunun için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı kendimize rehber alabiliriz.
Etiketler:
  • Çevre

  • Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

  • İklim Değişikliği

  • Doğal Yaşam Ve Ekoloji