Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
Gezegenimizin şu anda karşı karşıya bulunduğu varoluş sorunu zamanımızın belirleyici krizi olarak niteleniyor. Dahası bu kriz bizi beklemiyor, korktuğumuzdan çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Ancak uzun bir süredir doğanın tükenişine tanık olmamıza rağmen tam olarak neler olup bittiği ya da neler yapabileceğimiz hâlâ bilinmiyor. Mesela ağız alışkanlığı ‘iklim krizi’ diyoruz ama iş ne zaman bu boyuta geldi? Buzulların eridiğini biliyoruz ama bizi nasıl etkileyebilir ki? İklim değişikliğine karşı yapılması gereken hamleler belli ama ilk başta neyi başarmalıyız? Gelin madde madde bakalım…
Ne zamandan beri kriz ifadesini kullanıyoruz? Neden?
‘Kriz’ ifadesinin ilk ortaya çıkışı 1980’li yıllara kadar gidiyor. Sayıca az olsa da durumun ciddiyetini küresel çevre krizi, ekolojik kriz olarak tanımlayanlar çıkıyor. Resmiyete dökülmesi ise 2004’te kurulan çevreci bir grubun bizzat bu adı (İklim Krizi Koalisyonu) almasıyla oluyor. Günümüze kadar gelen süreçte iklim değişikliğinin aşırı hız kazanmasıyla ‘iklim krizi’ ifadesi de yayılıyor. 2016 yılında bu ifadenin kullanıldığı iklim acil durum bildirisi yayımlanıyor. Bu yayının ardından Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve ABD’nin de aralarında olduğu 25 ülke ve bine yakın yerel yönetimde yaklaşık 140 milyon kişiyi temsilen iklim acil durumu ilan ediliyor. Kitlelerin kabulü ise 2019’u buluyor. Her yıl en çok konuşulan kelimeyi ‘Yılın Kelimesi’ seçen Oxford Sözlüğü bu yılda iklim krizi anlamına gelen ‘climate emergency’ (iklim acil durumu) ifadesini seçiyor. Böylece durum sözlüklere de giriyor.
İklim krizi ne anlama geliyor?
Oxford’a göre iklim krizi, “İklim değişikliğinin sebep olacağı geri döndürülemez hasarı durdurmak veya azaltmak için acil olarak harekete geçilmesi gereken durum” anlamına geliyor. Tedbir almakta geç kaldığımızı vurgulamakla kalmıyor, açıkça şu mesajı veriyor: Dünya geri dönülmesi mümkün olmayan noktaya çok hızla ilerliyor ve eğer bir şey yapmazsak yaşayacak bir gezegen kalmayabilir.
Durum ne kadar ciddi?
Farklı disiplinlerden 11 binden fazla bilim insanın imzasını taşıyan 2019 tarihli bildiriye göre, son 40 yılda buzul kalınlığından okyanusların ısısına, yüzey sıcaklığı değişiminden yanan ormanlık alanlara, karbondioksit ve metan seviyesinden şiddetli hava olaylarına kadar her bir göstergede kötüye gidiş var. Kömür, petrol ve gaz üretimi sonucunda her yıl milyarlarca ton karbondioksit atmosfere salınıyor. 2019 yılı 1850'den bu yana ölçülen en sıcak ikinci yıl oldu. (1) Dünya şehirlerinin neredeyse üçte ikisi ve 5 milyonun üzerindeki bir nüfus, deniz seviyesinin yükselme riski olan bölgelerde bulunuyor. Bugün yaklaşık 500 milyon insan erozyondan etkilenen bölgelerde yaşarken, bunun sonucunda gıdanın yüzde 30 kadarı kayboluyor veya israf ediliyor. (2) Afetlerin yüzde 90'ı artık ‘doğal’ değil, hepsi hava ve iklimle bağlantılı yaşanıyor. Tüm bu saydıklarımız maalesef insan aktivitesi sonucu meydana geliyor.
Hangi ülkeler ve endüstriler ne kadar sorumlu?
İklim krizinin bir numaralı etkeni olan sera gazının neredeyse yarısını sadece iki ülke, Çin ve ABD üretiyor. Bu iki ülkeyi AB, Hindistan, Rusya ve Japonya izliyor. Endüstrilere baktığımızda ise akaryakıt (kömür, gaz) ve petrol, çevreye en fazla zarar veren sektörlerin başında geliyor. Et ve süt ürünlerinin üretim aşamalarında salınan karbondioksit miktarı nedeniyle tarım sektörü ikinci sırada geliyor. Kullanılan kimyasallar, boyama ve üretim tekniklerinin yanı sıra hızlı tüketim nedeniyle moda sektörü üçüncü sırayı alıyor. Besin tedarik zincirleri, ulaşım, inşaat ve teknoloji sektörleri de en fazla karbon ve su ayak izine sahip sektörler olarak sıralanıyor.
Harekete geçmezsek bizi ne bekliyor?
İklim kriziyle mücadele konusunda verilen en önemli sözlerden biri olarak görülen Paris İklim Anlaşması’na göre, karbon emisyonları taahhüt edilen sınırda tutulsa bile dünya hâlâ ortalama 3 derece daha sıcak olacak. Oysa uzmanlara göre eğer 20 yıl içinde küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmayı başaramazsak bunun artık bir geri dönüşü olmayacak. Dünya Bankası’na göre bir şey yapılmazsa 2050 yılına kadar özellikle Sahra Altı Afrika, Latin Amerika ve Güney Asya'da yaşayan 140 milyondan fazla insan iklim nedeniyle başka yerlere göç etmek zorunda kalacak. (3) Tatlı su kaynakları giderek azalacak, bu da gıda üretimini etkileyecek, çoğu canlı türünün soyu tükenecek, aşırı iklim olayları sıradanlaşacak, afetler ve sıcak hava dalgaları can kayıplarını artıracak.
Krize karşı önümüzdeki yıllarda yapılması gereken en önemli şey nedir?
Ödev listemiz bir hayli kabarık olsa da ilk aşamada hayata geçirilmesi gereken en hayati tedbir; petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımının sınırlandırılması, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir ve daha temiz enerji kaynaklarıyla değiştirilmesidir. Çoğu araştırmacıya göre 2030 yılına kadar fosil yakıt emisyonlarını yarı yarıya azaltmamız ve 2050 civarında net sıfır emisyona ulaşmamız halinde iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak mümkün olabilecek. Doğanın kendini yenileme kapasitesine dikkat çeken bilim insanlarına göre attığımız her bir adım kıymetli ve asla geç değil!
Düşük karbonlu ekonomiye geçişte her bir adımın değerini bildiğimiz için biz de Garanti BBVA olarak artık kömürü ve kömürle ilişkili aktiviteleri (santralleri, madenleri vs.) finanse etmiyoruz. Mevcut portföyümüzdeki kömür faaliyetlerine ilişkin riskimizi en geç 2040 yılına kadar sıfırlayarak bu sektörden tamamen çıkmayı hedefliyoruz. Bununla da kalmayıp, %100 yenilenebilir enerjiye alan açıyoruz. Mesela 2020 yılında 855 binamızda yaklaşık 25 bin konutun tüketimine karşılık gelen 73 milyon kWh’lik elektrik ihtiyacını yenilenebilir enerjiden karşıladık.
Tek başına günlük hayatta yapabileceğimiz en iyi eylem nedir?
Daha az araç kullanmak, enerji ve su tasarrufu yapmak, ne yediğimizi ve ne satın aldığımızı gözden geçirmek, daha az satın almak gibi basit günlük kararlarımız iklim değişikliğine karşı dünyayı korumak adına yapabileceğimiz eylemlerin başında geliyor. Daha organik ürünlere yönelmek, atıksız bir hayatı hedeflemek ve geri dönüşüme önem vermek de büyük fark yaratıyor.
Hepimiz biliyoruz ki yaşayacak başka bir dünya yok. O yüzden bu dünyaya iyi bakarsak geleceğimize de iyi bakabiliriz!
Kaynak:
(1)https://news.un.org/en/story/2020/01/1055392
(2) (3)https://www.un.org/en/un75/climate-crisis-race-we-can-win
https://www.eenews.net/stories/1060718493
https://www.theecoexperts.co.uk/blog/top-7-most-polluting-industries