Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
“Kuraklık kapıda”, “Bu yaz su sıkıntısı yaşanacak”, “Barajlar alarm veriyor” … Çağımızın en ‘su götürmez’ gerçeklerinden biri artık bu. Su ile ilgili onlarca atasözü ve deyime sahip olacak kadar onu önemseyen bir coğrafyanın bugün en önemli sürdürülebilirlik mücadelelerinden biri su krizi. Sadece Türkiye’de değil elbette, küresel ölçekte bir gelecek mücadelesi yaşanıyor.
Neyle savaştığımızı anlamak için biraz verilere bakalım mı?
Tüm dünyadaki erişilebilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde 1’ine bile denk gelmiyor. (1) Hal böyle olunca dünya genelinde 2 milyardan fazla insanın temiz suya erişimi bulunmuyor. Dahası, var olanı da koruyamıyoruz, yeraltı su kaynakları eskiye oranla iki kat daha hızlı tükeniyor. Mevcut düzenin bu şekilde devam etmesi halinde 2050 yılında dünyadaki her iki kişiden birinin su kıtlığı çekeceği tahmin ediliyor.
Yağmur da çare değil
Küresel ölçekte verilen bu alarmın yankısı Türkiye’de de net bir şekilde duyuluyor. Uzmanların yorum yaparken artık tropik iklim koşullarından bahsettiği Türkiye’de kış aylarının yine mevsim normalleri üzerinde sıcak geçmesi, yağışların ciddi derecede azalması ve israfın da etkisiyle bir kez daha baraj doluluk oranlarını konuşuyoruz. Hadi sadece üç büyükşehire bakalım; İstanbul’da bu oran yüzde 20’nin biraz altında, Ankara’da yüzde 20 seviyesinde, İzmir’de ise yüzde 30’larda seyrediyor. (2) Bu, en pozitif senaryoda bile en fazla beş ay yetecek kadar su kaldığı anlamına geliyor.
İlk yağmurlar başlayınca sevinecek olanlara ise kötü bir haberimiz var: Düzenli olmayan, baraj havzalarına düşmeyen veya sağanak şeklinde yağan yağmurlar barajları doldurmaya yaramıyor. Ayrıca betonlaşma, yeşil alan azlığı gibi faktörler suyun toprakla buluşmasını engelliyor. Dahası rezervuarları besleyen asıl faktör olan kar yağışı giderek azalıyor.
Tüm bunlar değerlendirildiğinde, yılda kişi başına düşen 1350 metreküp kullanılabilir su miktarıyla Türkiye ‘su fakiri’ ülkeler arasında gösteriliyor. Su zengini ülkelerde bu miktarın 10 bin metreküpü aştığı düşünülürse konumumuz daha net anlaşılıyor. Üstelik 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının 1000 metreküpe kadar düşeceği öngörülüyor. (3)
Bir felaket filminin tam ortasındaymış gibi hissettiriyor değil mi? Ama bu tarz filmler hep bir uyarıyla başlar mutlaka. Peki bizimkinde neydi, neyi umursamadık, iş nasıl bu raddeye vardı?
Bu noktaya nasıl geldik?
Filmin kötü karakteri olarak burada, ozon tabakasındaki delikten buzulların erimesine kadar doğrudan veya dolaylı olarak su kaynaklarımızı etkileyecek her şeyden sorumluyuz.
Mesela evlerimizde beyaz eşyaları nasıl kullandığımız, ne kadar uzun süre duş aldığımız gibi basit görünen tercihler kadar tarım ve sanayi gibi üretim faaliyetleriyle doğal kaynakları kirletmek, önemli su havzalarını inşaata açıp, ormanları yok etmek faturamıza yansıyor.
İnsan kaynaklı her tür faaliyet sonucu atmosfere salınan karbondioksitin artması, küresel sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor. Dünyanın dört bir yanında iklim değişiyor, topraklar giderek çölleşiyor. Üstelik sürdürülebilir bir düzen tutturamadığımız, suyu tutacak bitki örtüsünü ortadan kaldırdığımız, doğal su depolarını yok ettiğimiz için yağışlardan da faydalanamıyoruz.
İşin israf boyutu da cabası. Veriler, su kullanımının nüfus artış hızının iki katından fazla arttığını gösteriyor. Yani yerine koyamayacağımız bir şeyi sınırsızca tüketiyoruz.
O zaman gelelim o felaket filminin ders çıkarıp aksiyon aldığımız bölümüne! Bu gidişata bireysel tercihlerle müdahale edip suyumuzu korumak nasıl mümkün olur? Su tasarrufuna nereden başlayabiliriz?
Su tasarrufu için ne yapabiliriz?
“Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” demeyin. En azından kendi filmimizin iyi kahramanı olalım. Hem ufak bir değişikliğin ne kadar büyük su tasarrufu sağladığını öğrenince bir yerden başlamak isteyeceksiniz. Hadi o zaman neler yapabileceğimize bir bakalım…
Aslında su tasarrufu işte bu kadar basit! Sürdürülebilir bir hayat tarzı her geçen gün önem kazanırken biz de değerini daha iyi anladığımız çevremiz için işe bir yerden başlayabiliriz. Hatta gelin hemen şimdi başlayalım! Mesela günün o ikinci kahvesini şimdilik bir kenara koyalım, musluğu açtığımızda litrelerce suyun boşa gitmediğinden emin olalım, bugün duşta bir şarkı daha eksik söyleyelim! Böylece o felaket filminde tarafımızı iyilerden yana seçelim…
(1) https://www.wwf.org.tr/calismalarimiz/tatli_su/
(2) İSKİ, ASKİ ve İZSU sitelerinden 5 Ocak tarihinde alınan verilerdir.
(3) http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-su-politikasi.tr.mfa
https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000372876.locale=en
https://waterfootprint.org/en/resources/waterstat/
https://public.wmo.int/en/our-mandate/climate/wmo-statement-state-of-global-climate