Daha İyi Bir Gelecek İçin Su Tasarrufu

“Kuraklık kapıda”, “Bu yaz su sıkıntısı yaşanacak”, “Barajlar alarm veriyor” … Çağımızın en ‘su götürmez’ gerçeklerinden biri artık bu. Su ile ilgili onlarca atasözü ve deyime sahip olacak kadar onu önemseyen bir coğrafyanın bugün en önemli sürdürülebilirlik mücadelelerinden biri su krizi. Sadece Türkiye’de değil elbette, küresel ölçekte bir gelecek mücadelesi yaşanıyor.

Neyle savaştığımızı anlamak için biraz verilere bakalım mı?

Tüm dünyadaki erişilebilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde 1’ine bile denk gelmiyor. (1) Hal böyle olunca dünya genelinde 2 milyardan fazla insanın temiz suya erişimi bulunmuyor. Dahası, var olanı da koruyamıyoruz, yeraltı su kaynakları eskiye oranla iki kat daha hızlı tükeniyor. Mevcut düzenin bu şekilde devam etmesi halinde 2050 yılında dünyadaki her iki kişiden birinin su kıtlığı çekeceği tahmin ediliyor.

 

Yağmur da çare değil

Küresel ölçekte verilen bu alarmın yankısı Türkiye’de de net bir şekilde duyuluyor. Uzmanların yorum yaparken artık tropik iklim koşullarından bahsettiği Türkiye’de kış aylarının yine mevsim normalleri üzerinde sıcak geçmesi, yağışların ciddi derecede azalması ve israfın da etkisiyle bir kez daha baraj doluluk oranlarını konuşuyoruz. Hadi sadece üç büyükşehire bakalım; İstanbul’da bu oran yüzde 20’nin biraz altında, Ankara’da yüzde 20 seviyesinde, İzmir’de ise yüzde 30’larda seyrediyor. (2) Bu, en pozitif senaryoda bile en fazla beş ay yetecek kadar su kaldığı anlamına geliyor.

İlk yağmurlar başlayınca sevinecek olanlara ise kötü bir haberimiz var: Düzenli olmayan, baraj havzalarına düşmeyen veya sağanak şeklinde yağan yağmurlar barajları doldurmaya yaramıyor. Ayrıca betonlaşma, yeşil alan azlığı gibi faktörler suyun toprakla buluşmasını engelliyor. Dahası rezervuarları besleyen asıl faktör olan kar yağışı giderek azalıyor.

Tüm bunlar değerlendirildiğinde, yılda kişi başına düşen 1350 metreküp kullanılabilir su miktarıyla Türkiye ‘su fakiri’ ülkeler arasında gösteriliyor. Su zengini ülkelerde bu miktarın 10 bin metreküpü aştığı düşünülürse konumumuz daha net anlaşılıyor. Üstelik 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının 1000 metreküpe kadar düşeceği öngörülüyor. (3)

Bir felaket filminin tam ortasındaymış gibi hissettiriyor değil mi? Ama bu tarz filmler hep bir uyarıyla başlar mutlaka. Peki bizimkinde neydi, neyi umursamadık, iş nasıl bu raddeye vardı?

Bu noktaya nasıl geldik?

Filmin kötü karakteri olarak burada, ozon tabakasındaki delikten buzulların erimesine kadar doğrudan veya dolaylı olarak su kaynaklarımızı etkileyecek her şeyden sorumluyuz.

Mesela evlerimizde beyaz eşyaları nasıl kullandığımız, ne kadar uzun süre duş aldığımız gibi basit görünen tercihler kadar tarım ve sanayi gibi üretim faaliyetleriyle doğal kaynakları kirletmek, önemli su havzalarını inşaata açıp, ormanları yok etmek faturamıza yansıyor.

İnsan kaynaklı her tür faaliyet sonucu atmosfere salınan karbondioksitin artması, küresel sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor. Dünyanın dört bir yanında iklim değişiyor, topraklar giderek çölleşiyor. Üstelik sürdürülebilir bir düzen tutturamadığımız, suyu tutacak bitki örtüsünü ortadan kaldırdığımız, doğal su depolarını yok ettiğimiz için yağışlardan da faydalanamıyoruz.

İşin israf boyutu da cabası. Veriler, su kullanımının nüfus artış hızının iki katından fazla arttığını gösteriyor. Yani yerine koyamayacağımız bir şeyi sınırsızca tüketiyoruz.

O zaman gelelim o felaket filminin ders çıkarıp aksiyon aldığımız bölümüne! Bu gidişata bireysel tercihlerle müdahale edip suyumuzu korumak nasıl mümkün olur? Su tasarrufuna nereden başlayabiliriz?

İşin israf boyutu da cabası. Veriler, su kullanımının nüfus artış hızının iki katından fazla arttığını gösteriyor. Yani yerine koyamayacağımız bir şeyi sınırsızca tüketiyoruz.

Su tasarrufu için ne yapabiliriz?

“Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” demeyin. En azından kendi filmimizin iyi kahramanı olalım. Hem ufak bir değişikliğin ne kadar büyük su tasarrufu sağladığını öğrenince bir yerden başlamak isteyeceksiniz. Hadi o zaman neler yapabileceğimize bir bakalım…

  • Menünüzü değiştirebilirsiniz: Hayvansal gıdaların üretim aşamasında inanılmaz miktarlarda su harcanır. Daha fazla sebze ve meyve tercih edebilirsiniz. Et, tavuk, yumurta olmadan yapamam diyorsanız serbest dolaşım esasına göre yetiştirilenleri tercih edebilirsiniz. Bir fincan daha az kahve içebilirsiniz mesela, böylece o fincanın önünüze gelmesi için harcanan yaklaşık 140 litre sudan tasarruf edebilirsiniz.
  • İşlenmiş gıdalardan, ambalajlı ürünlerden uzak durabilirsiniz. İmkânınız varsa, bir saksıda bile olsa kendi ürünlerinizi yetiştirebilirsiniz. Sıfır gıda atığını hedefleyebilir, çöpe atmak yerine gübre veya kompost olarak değerlendirebilirsiniz.
  • Yemek pişirirken meyve ve sebzelerinizi musluğu açıp elde yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkayabilirsiniz. Böylece yılda ortalama 18 ton su tasarruf edebilirsiniz. Ayrıca bu suyu daha sonra bitkilerinizi sulamak için kullanabilirsiniz.
  • Bulaşıkları elde yıkamak yerine makinede yıkayabilirsiniz. Böylece her bir yıkamada örneğin dört kişilik bir aile için yaklaşık 90 litre suyu kurtarabilirsiniz. Hele bir de bulaşıkları makineye koymadan önce sudan geçirmeyi bırakırsanız bir 50 litre daha kurtarmış olursunuz. Makinem yok diyorsanız, lavabonuzu tıkaçla kapatıp tüm bulaşığı bir kerede yıkamaya çalışabilirsiniz.
  • Duşta ya da banyoda suyun ısınmasını beklerken akan suyu bir kovaya doldurabilirsiniz. Ayrıca su tasarrufu sağlayan musluk başlıkları kullanabilirsiniz, böylece dakikada 9 litre kadar su tasarrufu sağlarsınız. Duşunuzun süresini sadece bir dakika bile azaltsanız 12 litre kadar suyu kurtarabilirsiniz, hadi daha kısa bir şarkı seçerek ya da alarm kurarak kendinize meydan okuyun!
  • Çamaşır makinenizi tam dolduğunda çalıştırabilirsiniz. Bir yıkamada 170 litreden fazla su harcandığı düşünülürse, daha seyrek çalıştırmayı tercih edebilirsiniz.
  • Diş fırçalarken, el yıkarken ya da tıraş olurken musluğu açık bırakmayabilirsiniz, böylece yılda 12 ton gibi bir tasarrufa ulaşırsınız.
  • Tuvalet sifonları en fark edilmeyen israf kalemlerinden biridir. Tek bir sifon 18-26 litre arasında su harcar. Tuvaletlerinizi çöp olarak kullanmaz ve amacı dışında sifonu çekmezseniz yılda 1 tona yakın su kurtarabilirsiniz. Ayrıca sifonunuzun içine, su ile doldurulmuş minik bir pet şişe koyarsanız her defasında daha az su harcarsınız.
  • Damlayan musluklar hepimizin siniri bozar! Peki bir hafta boyunca damlatan musluğun size 80 litreye mal olacağını biliyor musunuz? Bununla kaç kere duş alırdınız, düşünün! Bu nedenle su tasarrufu için evdeki tüm muslukların su kaçırmadığından emin olabilirsiniz. Ayrıca eski tip boruların yol açacağı israftan kurtulmak için su borularınızı değiştirebilir ya da tamir ettirebilirsiniz.

Aslında su tasarrufu işte bu kadar basit! Sürdürülebilir bir hayat tarzı her geçen gün önem kazanırken biz de değerini daha iyi anladığımız çevremiz için işe bir yerden başlayabiliriz. Hatta gelin hemen şimdi başlayalım! Mesela günün o ikinci kahvesini şimdilik bir kenara koyalım, musluğu açtığımızda litrelerce suyun boşa gitmediğinden emin olalım, bugün duşta bir şarkı daha eksik söyleyelim! Böylece o felaket filminde tarafımızı iyilerden yana seçelim…

 

(1) https://www.wwf.org.tr/calismalarimiz/tatli_su/

(2) İSKİ, ASKİ ve İZSU sitelerinden 5 Ocak tarihinde alınan verilerdir.

(3) http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-su-politikasi.tr.mfa

https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000372876.locale=en

https://waterfootprint.org/en/resources/waterstat/

https://public.wmo.int/en/our-mandate/climate/wmo-statement-state-of-global-climate

https://www.watercalculator.org/how-to-save-water/

Etiketler:
  • Çevre

  • İklim Değişikliği

  • Enerji Verimliliği