Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
Dünya çapında iklim krizine dikkat çekmek için yapılan onlarca eylemde sıklıkla taşınan pankartlardan biriydi: “Bütün felaket filmlerinin başlangıcında, uyarılarına kulak asılmayan bir bilim insanı vardır.” Yaşanacak başka bir dünya daha varmış gibi kaynakları hızla tükettiğimiz, ekosistemi dönüştürdüğümüz ve bunun sonuçlarıyla yüzleşeceğimiz bize hep söylendi. Ancak belki 5-10 yıl önce etkilerini bu kadar hızlı deneyimleyeceğimizi düşünmediğimiz iklim krizi çoktan eşiği geçti. İnsan etkisiyle çok daha yoğunlaştı, yaygınlaştı ve dahası hızlandı. Dünyaya daha iyi bakabilmek adına zamana karşı bir yarış başlarken, sıcaklıkları ve emisyonları kontrol altına almak için küresel hedefler belirlenirken işte bir kez daha o bilim insanlarına kulak verme zamanı geldi çattı.
Birleşmiş Milletler’e bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) değerlendirme raporundan bahsediyoruz. Önce kapsamına ve önemine değinmekte fayda var. Çünkü, son değerlendirme raporunun (Beşinci Değerlendirme Raporu) yayımlandığı 2013 yılından bu yana iklim değişikliği biliminin en kapsamlı incelemesi, en önemli güncellemesi olarak kabul ediliyor. ‘İklim Değişikliği 2021: Fiziksel Bilim Temeli’ başlıklı bu rapor için 60’dan fazla ülkeden kendi alanında uzman 234 bilim insanı beş yıl boyunca çalıştı. 14 binden fazla makaleye atıf yaptılar; yaklaşık 23 bin hakem görüşü, 50 bin uzman ve hükümet temsilcisi yorumu aldılar. Kesin bir sonuca vardılar: Küresel ısınmaya ‘tartışmasız’ bir şekilde insanlar yol açtı, iklimi zaman içinde benzeri görülmemiş biçimde değiştirdi ve bazı sonuçlar artık kaçınılmaz oldu. Rapor, “İnsanlık için kırmızı alarm!” olarak nitelendi bile.
Peki rapor neler söylüyor? Veriler neyi gösteriyor? Gelecekte bizi neler bekliyor? Özetleyelim…
Binlerce yılın rekoru
Gelecek senaryoları ve yol haritası
Peki nasıl bir gelecek bizi bekliyor dersiniz? Rapora göre, gerçekleştirilen tüm senaryolarda Dünya’nın en az 1,5°C ısınacağı öngörülüyor. Bu kritik eşiğin aşılmadığı bir senaryo ne yazık ki yok. Emisyonların kontrol altına alınması konusunda en iddialı adımların atıldığı versiyonda bile, 2040 itibarıyla bu eşik aşılıyor, ancak yüzyılın sonunda sıcaklıklar yeniden 1,4°C’ye düşüyor.
Yine analizlere göre deniz seviyelerinin bu yüzyılın sonunda 2 metreye, 2150’de ise 5 metreye çıkabileceği belirtiliyor. Bu çok olası senaryo olarak görülmese de emisyon seviyeleri bu şekilde kaldığı müddetçe ihtimal kabul ediliyor.
Uyarılar çok daha açık ve senaryolar fazlasıyla iç karatıcı olsa da raporun iyi haberleri de var. Mesela bilim insanları neyin işe yarayacağından çok daha emin. Ayrıca her ne kadar bu kaosa bizler sebep olsak da çözüm yine bizim elimizde. Kararlı, kolektif bir hareketle iklim krizinin kalıcı etkilerine set çekebilmek mümkün.
Çözüm mü? Dünya yüzeyindeki sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak, bunun için de sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar yarıya indirmek gerekiyor. 2050 yılında ise tamamen sıfırlamak... İşte bu hedefler de üretim, tarım, sanayi, enerji, ulaşım gibi sektörlerde ve yaşam tarzımızda hızlı ve etkili dönüşümleri gerektiriyor.
Bu uyanma çağrısına kulak vermek elimizde. Geleceğe iyi bakmanın yolu, bugün hep birlikte dünyaya iyi bakmaktan geçiyor!