Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
IMF, nisan ayının sonunda yaptığı ‘’Yeşil İyileşme’’ çağrısıyla, COVID-19 sonrası iyileşme-normalleşme sürecinin ana odak noktasına dikkat çekti: İklim değişikliğiyle mücadele.
Koronavirüs, tıpta olduğu gibi ekonomide de tahribata neden oldu. Pandemiyle mücadele etmek için uygulamaya konulan kısıtlamalar, dünya çapındaki ekonomik faaliyetleri etkiledi.. Bu nedenle birçok ülke ve kurum, salgının ekonomik etkilerine karşı kurtarma ve iyileşme planları açıklamaya başladı. Bunlardan belki de en dikkat çekeni, geçtiğimiz nisan ayında IMF’nin yayınladığı ‘’Yeşil İyileşme’’ çağrısıydı. Pandemi sonrası ekonomik iyileşmeyi canlandırmayı amaçlayan bu çağrıda, tüm dünyanın düşük karbonlu ekonomiye geçmesi gerektiği vurgulandı. Küresel çapta, bu yönde atılacak adımlar sayesinde, toplumları ve ekonomimizi yeniden şekillendirilebilir, gezegen üzerindeki geleceğimizi güvence altına alabiliriz.
Dünya ekonomisi, pandemiden önce de çevresel tahribatın bir sonucu olan küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikesine karşı sürdürülebilir ekonomiyi hayata geçirme arayışındaydı, Fakat COVID-19’un etkisiyle bu durum daha da göz önünde olmaya başladı. Bu bağlamda, günümüzde daha fazla altı çizilen sürdürülebilir kalkınma kavramı, dünyanın doğal kaynaklarının daha bilinçli kullanılması ve gezegenin geleceğini garanti altına almamız için büyük önem taşıyor. Sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin doğal kaynaklarını ve yaşam kalitesini tehlikeye atmadan, ekonomik ve sosyal gelişmelerin doğa ile uyumlu bir şekilde devamlılığını sağlarken; kimseyi geride bırakmadan, mevcut olanakların ve fırsatların toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmasını amaçlıyor.
Yeşil Ekonomi nedir?
Yeşil Ekonomi kavramı, 2009 ve 2011 yıllarında Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) raporunda şekillenmeye başladı. 2011 yılındaki UNEP raporuna göre Yeşil Ekonomi, “İnsanın refahını ve toplumsal eşitliği sağlarken, çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları ciddi biçimde düşüren ekonomik model” olarak tanımlanmıştı.
Yeşil Ekonomi ve Yeşil İyileşme eylem planı
Yeşil Ekonomi ve onun bir sonucu olan Yeşil İyileşme, düşük karbonlu ve çevresel etkileri azaltılmış büyümeyi temel alıyor. Pandemi sürecinde, insan faaliyetlerinin azalması nedeniyle doğal alanlarda bir ‘’iyileşme’ gerçekleşmişti. Bu iyileşmeyi sürdürebilmek için enerji verimliliği, elektrikli ulaşım, yenilenebilir enerji gibi sürdürülebilir yatırımları önceliklendiren bir politikaya ihtiyaç duyuluyor. Bu amaçla hükûmetlerin, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilikte azalma, tatlı su ekosistemleri ve sulak alanların onarımı gibi önemli problemlere öncelik vermesi, bu konulara etkin çözümler üretmeleri önem taşıyor.
Ulusal ve uluslararası çerçevede uygulama konulabilecek Yeşil İyileşme kriterlerini birkaç maddede özetleyebiliriz.
Karbon piyasası: Karbon ticaretinden elde edilecek tüm gelirin yeşil projeler ve çevre kalkınmaları için uygun mali kaynak haline getirilmesi.
Vergi Reformu: Birkaç Avrupa ülkesinde uygulanan eko-vergilerin daha da geliştirilmesi ve bunun tüm dünyada uygulanabilmesinin sağlanması.
Mali Teşvikler: Doğaya zarar veren iş kollarına yönelik teşviklerin engellenmesi ve bu fonların yenilenebilir enerjiye, yeşil üretim yöntemlerine taşınması.
Enerji politikaları: Yenilenebilir enerjinin önündeki engellerin yasal olarak kaldırılması ve bu enerjinin teşvik edilmesi.
Eko-etiketleme: Tüketicilerin ihtiyaç duyduğu ürünleri daha bilinçli bir şekilde satın almalarına yarayacak, çevre dostu ürünlerin tasarlanmasının ve pazarlanmasının sağlanması.
Araştırma ve geliştirme bütçesi: Fosil yakıt faaliyetlerini artıran mali desteğin azaltılıp, yenilenebilir enerjiye yüksek mali destek sağlanması.
Destekleyici önlemler: Selden korunma, dayanıklı yollar ve binalar gibi çevre tahribatının önüne geçen destekleyici önlemler alınması.
Düşük karbonlu ekonomiye adil geçiş: Kömür madenleri gibi fosil yakıt odaklı iş yerlerinin kapatılması ve çalışanlara erken emeklilik şansının verilmesi. Düşük karbonlu ekonomi modeline geçişte çalışanlara eğitim verilmesi.
Garanti BBVA Yeşil Ekonomi’ye nasıl öncülük ediyor?
Garanti BBVA olarak, stratejik önceliklerimizden biri olan sürdürülebilirlik ilkesi odağında yenilikçi ürün ve hizmetlerle Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine geçişine ve iklim değişikliği ile mücadelesine uzun yıllardır katkı sağlıyoruz. 2010 yılında kurulan Sürdürülebilirlik Komitemizin liderliğinde, 2012 yılında Türkiye’de bir ilk olarak banka içinde kurduğumuz Sürdürülebilirlik Ekibimiz ile pek çok öncü uygulamayı hayata geçirdik. 2011 yılında yayımladığımız Çevresel ve Sosyal Kredi Politikaları ile 2012 yılında uygulamaya başladığımız uluslararası standartlardaki Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme Sistemimiz ile finansman sağladığımız aktivitelerin çevresel ve sosyal etkilerinin en aza indirilmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar yaklaşık 52 milyar dolar değerindeki yatırım, bu detaylı ve kapsamlı süreçlere tabi tutuldu. 2018 yılında yayımladığımız Sektör Normları ile bu alanda Proje Finansmanı tarafında gerçekleştirdiğimiz öncü uygulamaları, kurumsal kredilere de yaygınlaştırdık.
2015 yılında Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda yayımladığımız İklim Değişikliği Eylem Planı ile bu konudaki çalışmalarımızı 4 odak konu altında topladık:
Bu yaklaşımımızla paralel, 2014 yılından beri Proje Finansmanı alanında finansman sağladığımız yeni yatırımların tamamı yenilenebilir enerji projeleri oldu. Yenilenebilir enerji yatırımlarına bugüne kadar 5,2 milyar dolar finansman desteği sağladık. Rüzgâr enerjisi yatırımlarında %27,5 pazar payı ile lideriz. 2017 yılında, binalardaki enerji verimliliği konusunda farkındalık yaratmak ve çevre dostu binalarda yaşamak isteyen kişilere avantaj sağlamak amacıyla Yeşil Mortgage ürünümüzü sunduk. Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC) ile imzaladığımız bu anlaşma aynı zamanda ilk yeşil bono ihracımızı gerçekleştirmiş olduk. Bu bono, IFC’nin Türkiye’de yatırım yaptığı ilk İpotek Teminatlı Menkul Kıymet İhracı ve IFC ile TL cinsinden gerçekleştirilen ilk işlem oldu. 2018 yılında, Türkiye’de ilk dünyada ise beşinci olan Yeşil Kredi yapısını hayata geçirdik. Bu yapıya göre, kredi faizi doğrudan müşterinin sürdürülebilirlik performansına endeksleniyor. Kredi süresi boyunca bağımsız bir danışman tarafından gerçekleştirilecek değerlendirmeler sonucunda müşterimiz sürdürülebilirlik performansını iyileştirme kaydederse kredi faizinde indirim sağlıyor, performansta kötüleşme olursa kredi faizinde artış yapıyoruz. Bu şekilde müşterilerimizin de sürdürülebilir ekonomiyi destekleyen sürdürülebilir iş yöntemlerini benimsemelerini sağlıyoruz.
Garanti BBVA olarak sürdürülebilir kalkınmaya yönelik aksiyonlarımızda, uluslararası kaynakları kendimize rehber olarak kabul ediyor ve bankacılık sektörünün dönüşümü için öncü rol oynamaya gayret ediyoruz. Bununla uyumlu olarak Birleşmiş Milletler Finans Girişimi (UNEP FI) tarafından hazırlanan Sorumlu Bankacılık Prensipleri’ni yazmak için davet edilen 30 banka içerisinde, Türkiye’den tek banka olmaya hak kazandık.
İklim Değişikliği Eylem Planımızdaki odak konularımızdan biri olan yeşil ofis standartları için geliştirdiğimiz uygulamaları tüm banka genelinde yaygınlaştırıyoruz. Öncelikli olarak faaliyetlerimizden kaynaklanan çevresel etkileri en aza indirebilmek için tüm şube ve binalarımızda ISO14001 Çevre Yönetim Sistemi uyguluyoruz. 2020 yılı itibarıyla altyapısı müsait tüm şubelerde ve binalarda, elektriği %100 yenilenebilir kaynaklardan sağlıyoruz. Bu sayede, 90 milyon kWh’lik elektrik ihtiyacını yenilenebilir enerjiden karşılayarak 45 bin ton CO2 eşdeğeri emisyonu engellemiş olacağız. Yine 2020 yılında, küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlandırmaya destek sağlamak adına CDP’nin Bilime Dayalı Hedefler (Science Based Targets) girişimi çerçevesinde, karbon emisyonlarımızı 2025 yılına kadar %29, 2035’e kadar da %71 azaltma hedefi koyduk. Genel Müdürlük binamızın da arasında bulunduğu 5 binamız LEED Sertifikasına sahip. 3 hizmet lokasyonumuzda çatı tipi güneş enerjisi santrali kullanıyoruz. Tüm bu öncü uygulamalar ile 2035 yılı için koyduğumuz %71’lik emisyon azaltım hedefine 15 yıl beklemeden 2020 sonunda ulaşmayı hedefliyoruz.
İklim değişikliği gibi tüm dünyayı etkileyen çevresel bir sorunu göz önünde bulundurursak, bu konuda eylemsiz kalmanın her geçen gün dünyaya daha fazla zarar verdiğini söyleyebiliriz. Hayatımızın her alanına pek çok olumsuz etkisini yaşadığımız bu pandemi krizi, ekonominin “yeşillenmesi” için küresel çapta bir hareket başlatma fırsatı da sunuyor bizlere. Yeşil İyileşme, pandemi sonrası toplumsal değişime entegre edilebilirse, bugün çevre özelinde yaşadığımız küresel sorunların çözümünde temel adımları atmış olacağız.