Sürdürülebilirlik ve İş Dünyasının Sürdürülebilir Kalkınmadaki Rolü

Sürdürülebilirlik oldukça geniş bir kavram… Yaygın kabul gören tanımlardan biri, ‘Gelecek nesillerin bizlerle eşit derecede kaliteli yaşam hakkına sahip olması için, dengeli üretim ve tüketim döngüleri yaratmak’.

Sürdürülebilirlik kavramını hayata geçirmek için ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğe bir arada odaklanılması gerekiyor. Nüfus artışı, kaynakların azalması ve gelir dağılımındaki dengesizliğin büyümesi gibi çevresel, sosyal ve ekonomik eğilimler, günümüz toplumunun karşılaştığı en büyük sorunlar arasında.

Bugün dünya genelinde, çevresel ve sosyal alanda karşılaştığımız tüm bu problemlerin, genellikle birbiriyle bağlantılı, pek çok farklı kaynağı bulunuyor. Bununla birlikte, çevresel alanda yaşadığımız birçok sorunun ana kaynağını; sanayi devrimiyle beraber ivmelenerek artan üretime bağlayabiliriz. Bu değişikliğin ise dünyadaki doğal kaynakların varlığının, sürdürülebilirlik çerçevesinde değerlendirilme sorumluluğu doğurduğunu söyleyebiliriz. Bunun en bariz örneklerinden biri; 1850 ile 2010 yılları arasında dünya nüfusu beş katına çıkarken toplam enerji tüketiminin 20 kat artmasında gözlemlenebilir.

Küresel Ayak izi Ağı’na (Global Footprint Network) göre, dünya kaynaklarının limiti üzerine bir hesaplama takvimi olan “Dünya Limit Aşım Günü”, insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olarak tanımlanıyor. “Dünya Limit Aşım Günü”, bu sene 29 Temmuz olarak belirlendi. Bugün tüm insanlığın talebini karşılayacak tahmini doğal kaynak ihtiyacı için 1,7 dünya gerekiyor. Türkiye’nin tüketim kalıplarının tüm dünyaya uyarlandığı senaryoda ise 1,9 dünyaya ihtiyaç var.

Doğal kaynakların doğru kullanılması, gezegenin sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşımakla birlikte, sürdürülebilir kalkınmanın sosyal boyutunu da unutmamak gerekiyor. Bu çok boyutlu konunun önemi, OECD ülkelerindeki gelir eşitsizliğinin son elli yıldaki en yüksek seviyesine erişmiş olması ile gözlerimizin önüne seriliyor.

 

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA)

İlk kez 1987 yılında Brundtland Raporu ile karşımıza çıkan ‘sürdürülebilir kalkınma’ kavramının küresel ekonomi ve insanlığın geleceği açısından taşıdığı kritik önem, yıllardır çeşitli paydaşlar tarafından tüm dünyaya anlatılmaya çalışılıyor. Bu konuda somut bir yaklaşım oluşturmak ve yol haritası çizmek için ilk olarak 2000 yılında ortaya çıkan Binyıl Kalkınma Hedefleri’nden sonra 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından duyurulan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) farklı paydaşları birleştiren önemli bir çerçeve olarak öne çıkıyor.

2030 yılına kadar hayata geçirilmesi hedeflenen SKA’da şu başlıklar yer alıyor:

  • Yoksulluğa son
  • Açlığa son
  • Sağlıklı bireyler
  • Nitelikli eğitim
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği
  • Temiz su ve sıhhi koşullar
  • Erişilebilir ve temiz enerji
  • İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme
  • Sanayi, yenilikçilik ve altyapı
  • Eşitsizliklerin azaltılması
  • Sürdürülebilir şehir ve yaşam alanları
  • Sorumlu üretim ve tüketim
  • İklim eylemi
  • Sudaki yaşam
  • Karasal yaşam
  • Barış ve adalet
  • Hedefler için ortaklıklar

Hükümetler, sivil toplum kuruluşları, akademi ve iş çevreleri ile ortaklaşa hareket eden UNDP'nin Türkiye'deki öncelikleri; demokratik yönetişim, yoksulluğun azalması, çevre ve enerji.

İş dünyasının sürdürülebilir kalkınmadaki rolü

Dünyadaki üretimin önemli kısmından sorumlu olan iş dünyasının, bu konuyu ne derece dikkate aldığı sürdürülebilir kalkınmayı sağlama konusunda kritik öneme sahip. Bu noktada atılan adımların değeri her geçen gün anlaşılıyor. Aynı zamanda, sürdürülebilirliği odağına alan şirketlerin, rekabet gücünü arttırdığını söylemek mümkün. Bu bağlamda, bir araştırmaya göre, yönetici pozisyonundaki kişilerin %62’si, sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmenin rekabet açısından gerekli olduğunu, %22’si ise gelecekte bu gerekliliğin ortaya çıkacağını düşünüyor.

Bu sorunların üstesinden gelebilmek için hükümetler ve iş dünyası, zaman içerisinde pozitif etki ve sorumlu yatırımlara odaklanmak zorunda olduğu için, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının kazandığı ivme tüm dünyada somut adımlar atılmasını sağladı. SKA’ya küresel çapta ulaşılması için 2030 yılına kadar gereken tutar yıllık 5 ile 7 trilyon ABD doları arasında seyrediyor. Gelişmekte olan ülkeler için bu miktar, yıllık 2,5 trilyon ABD doları tutarında bir açık anlamına geliyor; bu durum da finansal kurumların rolünün ne denli kritik olduğunu bir kez daha vurguluyor.

Şirketlerin sürdürülebilirlik trendleri neler?

Bankacılık sektörü için bir kılavuz niteliği taşıyan Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi’nin (UNEP FI) yanı sıra reel sektörde de sürdürülebilirlik konusunda pek çok platform ve başarılı örnekler bulunuyor. Centre for Sustainability and Excellence’ın Avrupa’da faaliyet gösteren şirketlerin 8 ayrı sektör üzerinden yayınladıkları 475 sürdürülebilirlik raporunu incelediği araştırması; şirketlerin temel sürdürülebilirlik trendlerini şu başlıklarla ele alıyor:

Stratejik sürdürülebilirlik trendleri

Finansal hizmetler, gıda, kimyasal, telekomünikasyon, inşaat, lojistik ve sağlık sektöründeki Avrupa şirketleri belirli stratejik amaç ve taahhütlere odaklanma eğilimi taşıyorlar. Sürdürülebilirlik trendlerinde ise; iklim değişikliği, enerji verimliliği, operasyon ve tedarik zinciri başlıkları yer alıyor.

Sosyal sürdürülebilirlik trendleri

Avrupa’da faaliyet gösteren şirketlerin sosyal sürdürülebilirlik trendlerinden ilki; stratejilerinin erişimini, iş ortakları ve paydaşları kapsayan daha fazla kitleye yaymak. Araştırmada, bir diğer gündem maddesinin sorumlu ürün ve hizmet sunmak üzerine olduğu görülüyor. Fakat; henüz bu adımlarla ilgili elde edilecek geri bildirimler için sosyo-ekonomik etki değerlendirmelerine ve sosyal yatırım getirisi araçlarına kullanılmasına ihtiyaç duyuluyor.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri trendleri

Araştırmada, makalenin üst paragraflarında değindiğimiz Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin belirlediği 17 başlık adına Avrupalı şirketlerin önemli ölçüde ilerleme kaydettiğine değiniliyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde şirketlerin kendi bünyelerine entegre edecekleri hedef başlıkları arasında öne çıkanlar: toplumsal cinsiyet eşitliği, erişilebilir ve temiz enerji, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, sorumlu üretim ve tüketim.

Raporlama trendleri

Avrupa’da belirli raporlama ilkelerinin kullanımında önemli ölçüde artış gözleniyor. Böylece raporlara; değer, bütünlük, şeffaflık ve güvenilirlik ekleniyor. İncelenen şirketlerin %55'i, paydaş şeffaflığını artıran Global Reporting Initiative (GRI) Raporlama Kılavuzlarını kullanıyor.

Sürdürülebilirliğin bankacılık sektöründeki etkileri hakkında bilgi sahibi olmak için Türkiye’de ve Dünyada Sürdürülebilir Bankacılık yazımızı okuyabilirsiniz.

Etiketler:
  • Sorumlu Bankacılık

  • Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri