Gıda İsrafını Önlemek ve Sürdürülebilir Çözümler

Dünyada gıda üretimi ve tüketimi konusunda birçok zıtlık yaşanıyor. Dünyanın bir bölümü açlık sınırında yaşarken, diğer bölümü sağlıksız ve aşırı yemeden dolayı oluşan obezite hastalığından yakınıyor. Peki bu konuda eşitliği nasıl sağlayacağız?

Kaynakların dengesiz dağılımı, iklim değişikliği gibi etkenler yeterli miktarda ve kalitedeki gıdanın dünya nüfusuna ulaşmasını engelliyor. Çünkü gıdalar, üretimden son tüketiciye gelene kadar her aşamada çeşitli kayıplara uğruyor. Dünyadaki gıda israfının %56’sı gelişmiş ülkelerde, geriye kalan %44’lük kısmı ise gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. Gelişmekte olan ülkelerde gıda kayıpları üretim, depolama, işleme, dağıtım ve pazarlama aşamalarındaki altyapı yetersizliğinden; gelişmiş ülkelerde ise perakende ve tüketim safhalarında gerçekleşen kayıplardan kaynaklanıyor. (1) Ekonomik etkileriyle birlikte sürdürülebilirliğe de zarar veren gıda israfı konusuna yakından bakalım istedik.

 

Dünyada ve Türkiye’de gıda israfı hangi boyutlarda?

BM tarafından yayınlanan ‘’Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu’’ adlı rapora göre, dünyada 820 milyon küsur insan açlık çekmekteyken, aşırı kiloluluk ve obezite oranları artış göstermeye devam ediyor. (2) Bugüne kadar 4 milyon ölüme yol açmış obezitenin sebep olduğu sağlık sorunlarının tedavisine ise her sene yaklaşık 2 trilyon dolar harcanıyor. Son yılların istatistiklerine göre, her sene üretilen gıdaların üçte biri ya kayba uğruyor ya da israf ediliyor. Bu da senelik 1,3 milyar ton gıdaya tekabül ediyor. Gelişmiş ülkelerdeki gıda israfı maliyeti 680 milyar dolar iken gelişmekte olan ülkelerde bu rakam 310 milyar dolar. Gelişmiş Avrupa ülkeleri ve ABD’de israf edilen gıdalar dünya nüfusunun 3 katını besleyebilecek oranda. Gelişmiş ülkelerde yalnızca tüketicilerin israf ettiği gıda miktarı 230 milyon ton. Bu sayı Sahraaltı Afrika’nın ürettiği gıda miktarına denk. (3)

Peki durum Türkiye’de nasıl? PRNet’in derlediği bilgilere göre Türkiye’de bir yılda 214 milyar liralık gıda israfı yapılıyor. Bu araştırmada ülkemizde 300 gram üzerinden günde yaklaşık 85 milyon ekmek üretildiği, buna karşılık olarak 79 milyon tüketildiği tespit edilmiştir. Bu istatistik, aradaki 6 milyon ekmeğin günlük olarak israfa uğradığını gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 7 milyon 200 bin kişi açlık sınırında yaşarken, ülkemizde hâlen ciddi oranda gıda israf ediliyor. (3)

 

Gıda israfını azaltmanın yolları neler?

Küresel çapta gıda israfını azaltmak için üretim ve tedarik zincirinden tüketiciye kadar gelen her aşamada yapılması gereken birkaç şey var. Hep birlikte bunlara bakalım.

Tarımsal üretim: İyi tarımsal üretim uygulamaları sayesinde üretimlerinin ilk aşamasında gıdaların bozulmaları engellenebilir; zararlı böcekler, virüs, bakteri, küf gibi dış etkenlere karşı koruma sağlanabilir.

Saklama ve depolama çözümleri: Gıdaların depolama koşullarının iyileştirilmesi israfın önüne geçmede oldukça etkilidir. Bunun için gıdalar hava geçirmeyen kaplarda veya polietilen torbalarda saklanabilir. Bu kaplarda ve torbalarda saklanan tahıllar oksijenin hepsini tüketir ve karbondioksit üretir; oksijen seviyesi %10’un altına düştüğünde böceklerin faaliyeti durur ve uzun süre boyunca gıdanın bozulması engellenir.

Ulaşım ve paketlemede teknik çözümler: Gıdaların ulaşım ve paketleme çözümleri bölgeye göre tercih edilebilir. Örneğin soğutarak saklama yapan teknolojilerin, soğuk havanın süreklilik göstermediği bölgelerde mutlaka kullanılması gerekir. Bununla beraber akıllı paket sisteminden de faydalanılabilir. Bu paketlerde yer alan sensörler, paketin içinde ve dışında gıdanın kalitesini bozabilecek maddeleri tanımlayabilir. Önceden tespite imkân veren bu teknoloji sayesinde gıda israfı önemli oranda azaltılabilir.

Gıdaların depolama koşullarının iyileştirilmesi israfın önüne geçmede oldukça etkilidir. Bunun için gıdalar hava geçirmeyen kaplarda veya polietilen torbalarda saklanabilir.

Hanehalkı çözümleri: Sivil toplum kuruluşları, hanehalkını gıda israfı hakkında bilinçlendirmek için çeşitli projeler yaparak, israf konusunda tüketicilerin duyarlılığını artırılabilirler.

Özel politikalar: Birleşik Krallık, Kore Cumhuriyeti, Japonya, Hollanda, Fransa, İspanya, Avusturya gibi ülkeler gıda israfını azaltmak için çeşitli politikalar uygulamışlardır. Bunlara ek olarak İsveç bu konuda öne çıkan çalışmalar yapmıştır; hanehalkından, esnaflardan ve restoranlardan çıkan gıda israfının %50’sinin biyolojik işlemler için ayrılmasını, %40’ının enerji geri kazanımı projelerinde değerlendirilmesini ulusal bir hedef olarak belirlemiştir. Böylesi devlet politikaları uygulanarak gıda israfının önüne geçmek mümkün olabilir.

Gıda bankaları: Üretim fazlası, sağlığa uygun şartlarda gıda depolayan ve kâr amacı gütmeden açlık sınırında bulunan bireylere ulaştıran gıda bankalarının faaliyetlerinin artırılması ve bu bankalara düzenli gıda bağışında bulunması, israfın önüne geçmede faydalı olabilir. (4)

 

Gıdayı ve çevreyi koruyan bir yaşam şekli: Sürdürülebilir beslenme

Gıda israfını azaltmada bir diğer önemli etken ise sürdürülebilir beslenmedir. Bu tanım ilk olarak Joan Dye Gussow ve Kate Clancy tarafından 1986 yılında kullanılmıştır. Sürdürülebilir beslenme, sağlığın sürdürülebilirliğinin yanı sıra tarımsal süreçlerin sürdürülebilirliğini de hedefler; şimdiki ve gelecek nesillerin gıda eksikliği yaşamamasını amaçlayarak, çevresel etkileri düşük bir beslenme modelini önerir.

Gıdaların üretim süreci, çevreye geri dönüşümü olmayan olumsuz etkiler bırakır. Seri üretim yöntemleriyle tüketiciye sunulan birçok gıda sera gazı salınımına neden olur. Örneğin besinlerin taşınma aşamasında bozulmamaları için soğutucuların kullanılması gerekir. Ancak bunun için yüksek enerji harcanır ve bu da sera gazı emisyonunu artırır. Bunun dışında paketlenmiş ürünlerin saklama koşullarının yetersiz olması, tüketicinin son kullanma tarihinden önce gıdaları tüketmemesi gibi nedenler gıda israfına yol açar ve atık olan gıdalar sera gazı salınımını artırır. Emisyona en çok neden olan gıdalar ise et ve et ürünleridir. İnsan kaynaklı olan sera gazı salınımının %14,5’i hayvansal kaynaklı besinlerden gelir. Hayvansal gıda üretiminde (Özellikle kırmızı et) ortaya çıkan metan ve azot oksit, sera gazı emisyonuna neden olur.

Besinleri sera gazı emisyon oranlarına göre sıralayacak olursak:

Emisyon oranı düşük olan besinler: Erişte, makarna, yulaf, ekmek, patates, soğan, bezelye, havuç, mısır, armut, narenciye, elma, erik, üzüm ve şeker.

Emisyon oranı orta olan besinler: Yoğurt, yumurta, pirinç, kahvaltılık gevrekler, yağlı tohumlar, kek, pasta, çilek, muz, kavun, karnabahar, mantar, brokoli, yeşil fasulye.

Emisyon oranı yüksek olan besinler: Sığır eti, kuzu eti gibi kırmızı etler ve balık. (5)

Sürdürülebilir beslenme; sağlıklı, besleyici, güvenli adil, ekonomik olarak karşılanabilir niteliktedir. Sürdürülebilir beslenmenin küresel çapta uygulanmasıyla tüm bireylerin büyüme ve gelişmesine katkıda bulunulabilir, beslenmeye bağlı hastalıkların oluşma riski azaltılabilir, biyoçeşitliliğin korunması sağlanabilir. İşte bu nedenle sürdürülebilir beslenmeyi bir yaşam biçimi hâline getirmemiz çok önemli. Peki bunun için ne yapabiliriz?

  • Daha az et tüketmek, daha çok bitkisel kaynaklı beslenmek
  • Balık tüketeceksek sürdürülebilir balıkçılık ürünlerini tercih etmek
  • Özellikle sebzeleri iyi muhafaza etmek ve bozulabilecek olanları mevsiminde tüketmek
  • Aşırı şeker, yağ ve tuz içeren paketlenmiş gıdaları fazla tüketmemek.Gıda atıklarını mümkün olduğunca azaltmak
  • Yerel besinleri ve yerli üretim olan ürünleri tüketmek.
Etiketler:
  • Çevre

  • Enerji Verimliliği

  • Doğal Yaşam Ve Ekoloji