Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
Küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk çevre sözleşmesi olan UNFCC’nin yürürlüğe girdiği 21 Mart 1994 tarihinden beri COP (Conference of the Parties- Taraflar Konferansı) zirveleri düzenleniyor. Geçtiğimiz kasım ayında 197 ülkenin katılımıyla Glasgow’da düzenlenen 26. zirvede birtakım önemli kararlar alınmıştı.
Taraflar ve iklim aktivistleri arasında anlaşmazlıkların yaşandığı bu süreçten sonra alınan üç önemli kararın altını çizmeliyiz:
Peki COP26 ve alınan kararlar gündelik hayatımızı nasıl değiştirecek? Başlıklar halinde bunlara bakalım.
Taraf ülkelerin kömürün aşamalı olarak azaltılması yönünde anlaşmaya varması, dünyanın pek çok yerinde temiz enerjinin uygun bir fiyatla sağlanacağı anlamına geliyor. Böylece rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların sayısı artacak ve daha da önemlisi nükleer enerjinin hacmi düşecek. Her ne kadar Çin ve Hindistan gibi en büyük kömür tüketicileri bu konuda taahhüt vermemiş olsa da yine de her geçen gün yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak daha faydalı ve kârlı bir hale gelecek.
Güneş panelleri olan, ısı pompaları ile donatılmış, çimento ve betona kıyasla daha düşük karbonlu malzemelerle inşa edilmiş yeni evler yaygınlaşacak. Bununla beraber eski evler de mümkün olduğunca yeşil standartlara göre yenilenecek. Aşırı hava olayları gibi iklim değişikliğinin sert etkilerine karşı dayanıklı yerleşim yerlerinin yapılması da söz konusu. Güneş ışığını yansıtan ve aşırı ısınmayı önleyen serin çatılar, kasırgalara karşı dayanıklılık sağlayan kepenkler zamanla evler için bir standart haline gelebilir.
Evlerimiz dışında bir değişiklik de kullandığımız araçlarda olacak. Yeni yeni yollarda görmeye alıştığımız elektrikli araçlar (veya en kötü ihtimalle hibrit araçlar) artık trafiğin ana unsuru haline gelecek. COP26’ya katılan ülkelerin ve küresel şirketlerin önemli bir bölümü elektrikli araç kullanımını artırmanın yanı sıra bu fikri toplu taşıma ve nakliye süreçlerine de yaymayı kabul etti. Bu, sıfır karbon emisyonuna sahip otobüs ve kamyonların trafiğe çıkacağı anlamına geliyor. Öte yandan yakın bir gelecekte elektrikli araçların geleneksel benzinli ya da dizel araçlarla aynı fiyatlara satılacağı düşünülüyor.
COP26’ya katılan yaklaşık 200 ülkenin yanı sıra toplam varlığı 130 trilyon doları bulan finans kuruluşları da 2050’ye kadar net sıfır emisyon sözü verdi. Yine de ABD ve Çin gibi küresel karbon salımının önemli bir kısmından sorumlu olan ülkelerin net bir yol haritası sunmaması aktivistler tarafından hedeflerin kâğıt üstünde kalacağı endişesiyle eleştiriliyor. Ancak örneğin İngiltere gibi ülkeler, menülerimizden işe nasıl gideceğimize kadar pek çok günlük eylemin net sıfır hedefiyle nasıl uyumlu hale getirileceğini belirledi. Örneğin insanlara ne yiyeceği konusunda net yönlendirmeler yapmamakla birlikte artık daha az et tüketmemiz gerekecek. Dizel ve benzinli araçlardan elektrikli araçlara geçeceğiz. Değişecek ana şeylerden biri, evlerimizi nasıl ısıttığımız olacak. Artık ısıtmak, yemek pişirmek ve sıcak su sağlamak için gaz ve diğer fosil yakıtlardan uzaklaşılacak.
Ne tarz tekstil ürünlerini tercih ettiğimizden yabancı bir ülkeye nasıl seyahat ettiğimize kadar pek çok faaliyetimiz kolektif açıdan bakıldığında karbon emisyonuna neden oluyor. Tüm bu faaliyetlerin çevresel ayak izini azaltmak amacıyla ‘caydırıcı’ karbon maliyetlerinin getirilmesi gündemde. Örneğin sattığı mal kategorisinin emisyonlarını azaltmayı düşünen bir firma, zarar etmemek için ürünlerin satış fiyatlarını artırma yoluna gidebilecek. Ancak burada asıl amaç hem üreticilere hem de tüketicilere seçimlerinin neye mal olacağını gösterebilmek, sürdürülebilirlik adına bir farkındalık yaratmak. Nitekim maliyetlerinin arttığını gören pek çok firma nakliye süreçlerinde daha temiz enerji kullanmak üzere harekete geçti bile. Ayrıca sıfır emisyonlu gemilerin seyrini kolaylaştıracak ‘yeşil nakliye koridorları’ planlarının açıklanması da bekleniyor.
Yaklaşık 130 trilyon dolarlık özel finansmana hâkim olan 400 küsur finans kuruluşu, yeşil teknoloji için daha fazla kaynak sağlayacaklarına dair anlaşmaya vardı. Böylece sürdürülebilir ürünler geliştiren şirketlere daha fazla yatırım yapılacak ve bu ürünlerin kullanım oranlarında artış elde edilecek.
Ormansızlaşmayı bitirmeyi hedefleyen Glasgow Liderler Orman Bildirgesi'ne 100'den fazla ülke imza attı. Ayrıca emisyon hedefleri COP26 ile tazelendi. Ancak bu iki gelişme zor bir seçimi de dayatıyor. Çünkü ormansızlaşma ve dekarbonizasyon aynı zamanda soya, sığır eti, palm yağı ve kakao gibi bazı gıda ürünlerinin üretim oranını düşürebilir. İlk etapta bunun bir maliyet artışı yaratacağı belirtilse de COP26 taahhütlerini yerine getirmek istiyorsak, ilerleyen yıllarda yüksek emisyona sebep olan gıdaları daha az üretmek ve tüketmek durumunda kalabiliriz.
1,5 derece hedefi, ormansızlaşma, yeşil enerji, karbon fiyatı derken artık birçok faaliyetimiz gibi düşüncelerimiz de sürdürülebilirliğin süzgecinden geçecek. Önümüzdeki yıllarda, iklime ve sürdürülebilirliğe zarar veren her türlü karar ve eylemin göz ardı edilmesi söz konusu. Bu, düşünce tarzımızın her geçen gün daha sürdürülebilir pratiklere göre gelişmesi anlamına geliyor.
COP26’da alınan kararlara rağmen, mevcut koşulların ve uygulamaların 1,5 derece sıcaklık artışı hedefine ulaşmaya yetmeyeceği ortaya çıktı. Taraf ülkeler emisyon planlarını tekrar gözden geçirmek üzere 2022’de Mısır’da gerçekleşecek COP27’de bir araya gelecek.