Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
Kadın girişimciler hayatın her alanında, ilham veren her iş hikâyesinde yarattıkları değerle ve başarılarıyla öne çıkıyor. Bu isimlerden biri de Begüm Esra Aytan.
Henüz üniversitedeyken kendi kanatlarıyla uçmaya karar veren Aytan’ın yolculuğuna bir bakalım önce. İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümündeki lisans eğitiminin son yılında TÜBİTAK Teknogirişim’den destek alarak şirketi GeneOn’u kuran Aytan, PET türü plastiği ham maddelerine kadar parçalayan tamamen biyolojik, çevreye zararsız ve etkin bir enzimin bakterilerle üretimi üzerine çalışmaya başladı. Bir diğer projesi olan boyalı tekstil atık sularının yine tamamen biyolojik, kimyasal içermeyen ve çevreye zarar vermeyen bir bakteriyel enzimle dekolorizasyonu (eski saf rengine döndürülmesi) ve su sarfiyatının önüne geçilmesi için geliştirdiği proje KOSGEB tarafından desteklendi. İlk prototipin ortaya çıkmasının ardından sektördeki birçok büyük firmayla ön çalışmalar yaptı. Tüm bu yolculuğu, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER'in iş birliğiyle düzenlediğimiz ‘Türkiye'nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda ‘Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi’ seçilmesiyle taçlandı.
Aytan’ın üzerine çalıştığı enzim aynı iş için üretilen kimyasallara göre çok daha aktif, hızlı ve zararsız bir çözüm olarak iş görüyor. Ayrıca hemcinslerine verdiği değerle de ilham kaynağı olan Aytan, tamamı kadınlardan oluşan ekibiyle Türkiye’de üretilmeyen kimyasalların yerli üretimini yapıyor. Gelin detayları kendisinden dinleyelim…
‘Biyolojik geri dönüşüm çok daha çevreci ve uygun maliyetli’
Genetik mühendisliği eğitiminizi sürdürülebilirlik konularında çözüm yolu olarak kullanmaya nasıl karar verdiniz? Kendi şirketinizi kurarken bu alanda nasıl bir fark yaratmak istediniz?
Lisans ve Yüksek Lisans eğitimimi İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde tamamladım. Üniversite tercihini yaparken tek istediğim bölüm buydu ve hiçbir zaman tercihimden pişmanlık duymadım. Ancak çevre kirliliği beni çocukluğumdan beri rahatsız ederdi. Üniversitede verilen girişimcilik proje ödevlerimi dahi enerji tasarrufu ve çevre biyoteknolojisi üzerine yapardım. Tam sebebini bilmiyorum, sanırım benim için içgüdüsel bir düşünce sistemi haline gelmişti. Üniversitenin son yılında girişimci olmaya karar verdiğimde de benim için en iyi iş fikrinin sürdürülebilir ekosisteme katkısı olan bir şey olması gerektiğini düşündüm.
Aslında başlarken savaşım kimyasallara karşıydı. Doğayı bu kadar kirleten plastik atıkların yine doğayı kirleten çok sayıda kimyasalla ve çok yüksek sıcaklıklar altında geri dönüştürülmesi beni çok rahatsız etmişti. Sonra bu atıkların çevreci, biyolojik ve zararlı kimyasal kullanmadan geri dönüştürülebilmesinin hayal olmadığını görmek ve göstermek istedim. Dünya üzerinde biyolojik plastik geri dönüşümü yapan ya da bazı aşamalarda kullanan firma sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ve henüz çok gelişmiş bir alan değil. Ben yüksek etkinliği açısından da GeneOn’da ürettiğimiz enzimin dünyada çok önemli bir yere sahip olacağına inanıyorum.
Doğada bulunan bakteriler üzerine çalışarak daha az kimyasalla plastikleri geri dönüştürecek enzimler üretiyorsunuz. Bize kısaca biyolojik geri dönüşümün önemini ve günlük hayatımızda neleri değiştirdiğini anlatabilir misiniz?
Biyolojik geri dönüşüm ve biyoremediasyon (bir çevre kirleticisinin mikroorganizmalar yardımıyla uzaklaştırılması) uygulamaları özellikle son 10 yıldır hem akademide hem de sanayide çok yoğun çalışılıyor. Çünkü kimyasal alternatiflere göre çok daha çevreci, uygun maliyetli ve efektif çözüm sunan süreçleri var. Aynı zamanda ‘in situ’ yani ‘yerinde’ biyoremediasyon dediğimiz uygulamayla toplanması zor olan ya da mümkün olmayan atıkları da bulunduğu yerde (toprakta ya da suda) geri dönüştürmek mümkün. Toplanabilen atıkları ise bugün bio-recycling süreçleriyle yeni değerli ham maddelere dönüştürebiliyoruz. Bu sistemleri yaygınlaştırdıkça ve atık toplama süreçlerini geliştirdikçe, ekonomik ve ekolojik faydanın çok yüksek seviyelere çıkacağını düşünüyorum.
‘Doğada geliştirilmeye açık çok fazla biyolojik materyal var’
Çalıştığınız alanda ürün ya da çözüm ortaya koyan çok fazla organizasyon bulunmuyor, yeni ve inovatif bir iş deneyimliyorsunuz. Bu konuda ilerleme kaydetmek için neler yapılmalı sizce?
Kesinlikle burada araştırma süreçlerinin desteklenmesi gerekiyor. Doğada incelenmesi gereken, geliştirilmeye açık çok fazla organizma ve biyolojik materyal var. Ancak yapılan araştırmaları da laboratuvardan sanayiye uygulayacak optimizasyonları hayata geçirebilmek çok önemli. Bu alanda ilerlemenin önündeki en büyük engelin bu olduğunu düşünüyorum. Ürettiği çözümü laboratuvardan büyük ölçeğe uyarlayabilen ve son ürün olarak kullanılacağı sektöre göre optimize edebilen araştırmacılar başarıya ulaşıyor. Şimdilik bunu başarabilenlerin oranı maalesef çok düşük ancak ben zamanla artacağına inanıyorum.
Biyolojik geri dönüşümün entegre edilebileceği farklı faaliyet alanları var mıdır? Söz konusu faaliyet alanlarının uzun vadede çevre için ne gibi katkılar sağlamasını hedefliyorsunuz?
Bu, GeneOn Biyoteknoloji’nin başucu sorusu diyebilirim. Biz ilk olarak PET türü plastik geri dönüşümü için çalışmalarımıza başladık, daha sonra benzer bir teknolojiyle tekstil atık sularını da geri dönüştürebileceğimizi gördük. Dünyada da bu konu özellikle son 10 yıldır çok yoğun şekilde çalışılıyor. Geri dönüşümde, değerli ham maddelerin elde edilmesinde, geri dönüştürülemeyen atıkların zararsızlaştırılmasında ve daha birçok kardeş alanda biyolojik müdahaleler kritik öneme sahip. Biyolojik geri dönüşüm ve biyoremediasyon uygulamalarını yaygınlaştırarak ana geri dönüşüm sistemi olarak kullanan ülkelerin uzun vadede ham madde açığı ve çevre kirliliği gibi majör sorunların üstesinden geleceği bir gerçek. Dünyadaki birçok ülkede artık yeni ürünler üretmektense eldekileri en efektif şekilde geri dönüştürmek ve bunu yaparken de çevreye en az zararı vermek için çözümler arıyor.
Geri dönüşümde, değerli ham maddelerin elde edilmesinde, geri dönüştürülemeyen atıkların zararsızlaştırılmasında ve daha birçok kardeş alanda biyolojik müdahaleler kritik öneme sahip.
'Bugünün kadınları tüm duvarları yıkmaya hazır’
Tamamı kadınlardan oluşan bir ekiple çalışıyorsunuz. Kadınların bakış açısı bu alana ne gibi katkılar sunuyor? Bunun dışında kadının işgücüne katılımının başka hangi yollarla desteklenebileceğini düşünüyorsunuz?
Bir kadın girişimci olarak kadınların iş hayatında ve daha da önemlisi girişimcilik ekosisteminde yer almasını çok önemsiyorum. Özellikle bizim yaptığımız işte, bilimsel metotlara bakış açısından deneylerdeki el hassasiyetine kadar kadınların varlığı çok büyük önem taşıyor. Yani hem teknik hem de ideolojik olarak kadınların çoğunlukta olduğu bir ekip her zaman bana göre ideal ekiptir. İş hayatında yer alan yönetici kadınların başka kadınlara istihdam sağlama konusunda da oldukça pozitif olduğunu düşünüyorum. Kadınların erkeklerle işe alım, maaş, terfi gibi konularda eşit tutulduğu bir ortamda hem ticari başarının hem de toplumsal huzurun yüksek olacağını düşünüyorum.
Size göre girişimciliğin olmazsa olmaz unsurları nelerdir?
Bana göre girişimcilikteki en önemli unsur vazgeçmemek. Özellikle de inovatif girişimlerde daha önce yapılmamış olanı yapmak, herkesin alışık olduğu şeylerin dışına çıkmak çok zordur. Sürekli çalışmanız gerekir, piyasaya işinizi kanıtlamanız ve kabul ettirmeniz gerekir. Bu durum da girişimciyi gerçekten yoran bir sürece sebep olur. Ancak bu zorlu süreçte yalnızca vazgeçmeyenler kazanıyor.
İkinci bir önemli unsur da iş fikrine körü körüne âşık olmamak. İlk bakışta zıt unsurlar gibi görünüyor. Fakat iyi bir iş fikrini hayata geçirmek için vazgeçmemek ne kadar önemli ise, uygulanabilirliği düşük bir iş fikrine sıkı sıkıya tutunmamak da bir o kadar önemli. Girişimcinin oldukça inovatif ve teknolojik çözümleri olabilir, fakat son kullanıcının bu çözümü istemesini sağlayacak bir problemi yoksa, orada bırakıp yeni yollar aramak gerekir.
Günümüz koşullarında girişimcilik söz konusu olduğunda kadın olmanın avantajları ve dezavantajları nedir sizce?
Aslında bu sektöre göre değişen bir durum. Hem kadınlar hem de erkekler için değişen sektörlerde farklı avantaj ve dezavantajlar var. Fakat özellikle erkek egemen sektörlerde çalışan ve üreten kadınlara karşı bakış açısı biraz önyargılı olabiliyor. Ya da bazı eşitsizliklerle karşılaşılabiliyor. Ancak bence bugünün kadınları tüm duvarları yıkmaya hazır, bunun birçok örneğini de yoğun şekilde görmeye başladık. İnsan bir şeyi gerçekten isterse, yaşadığı olumsuzlukları dahi avantaja çevirebilir.
‘Kadın girişimcilik dünyasında yeni bir çağa girdik’
Sizi Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurmaya teşvik eden sebep neydi?
Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nın son derece prestijli bir yarışma olduğunu düşünüyorum. Yarışmanın düzenleyicileri olan Garanti BBVA, KAGİDER ve Ekonomist ailelerinin çok kıymetli üyeleri var. Dolayısıyla girişimimizin bu yarışmada başarı elde etmesi benim için çok önemliydi.
Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi seçilmek size neler kattı?
Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi seçilmek hem benim hem de ekibim için çok büyük bir motivasyon oldu. Buna ek olarak süreç içerisinde çok değerli isimlerle tanıştım, her birinden çok kıymetli görüşler aldım. Hatta henüz seçilmemişken, jüri günü yaptığımız görüşmeden aldığımız cesaretle dört adet patent yazdık, başvuru süreçlerini başlattık. Bunların her biri çok kıymetli. Elbette işin tanıtım kısmı da var, aday olduğum kategoride birinci seçildikten sonra girişimimin tanınırlığı çok hızlı şekilde arttı. Yani biz hem teknik hem network hem de tanıtım açısından, yarışma süreci ve sonrasında çok önemli sonuçlar elde ettik ve bu nedenle çok mutluyuz.
Hem girişimcilik hem de sürdürülebilirlik adına gelecekteki hedefleriniz nelerdir?
Bugün GeneOn Biyoteknoloji’de PET türü plastik ve tekstil atık sularının geri dönüşümü için biyolojik teknolojiler üretiyoruz. Hedefimiz ise teknolojimizi diğer atık türleri üzerinde de işler hale getirmek. Böylece sürdürülebilirliğe olağanüstü katkılar sağlayabileceğimizi düşünüyoruz.
Son olarak kendi hikâyesini yazmak isteyen kadın girişimcilere tavsiyeleriniz ne olur?
Artık kadın girişimcilik dünyasında yeni bir çağa girdik bence. Eskiden girişimcilik dünyasında gördüğümüz, kadına karşı olan tabular yıkılmaya başladı ve yıkılmaya da devam edecek. Bu da kendine güvenen ve başaracağına inanan kadın girişimcilerin sektördeki varlığıyla mümkün. Bu nedenle kadın girişimcilere ve girişimci adaylarına benim önereceğim en önemli şey şu olur: Olumsuz görüşlere aldırış etmeden hedefe yönelik çalışsınlar ve kendilerine olan güvenlerini asla kaybetmesinler.