Copyright © 2024, T. Garanti Bankası A.Ş
Bu içerik bbva.com’da yayımlanan “Comercio justo: ¿Qué es y cómo puede ayudar al mundo?” adlı makaleden uyarlanmıştır.
Uluslararası ticarette eşitliği savunan, şeffaflık ve saygıya dayalı bir ticaret anlayışı olduğunu biliyor muydunuz? Savunucuları temel bir dayanaktan yola çıkıyor: “Bir hareket olarak adil ticaret, ticaretten çok daha fazlasıdır.” Diğer bir deyişle bu kavram, üretim zincirindeki tüm aktörler arasında eşit paylaşımı sağlamak için işçilerin ve küçük üreticilerin haklarına saygı duymayı ve çevresel etkilerini mümkün olduğunca azaltmayı ifade ediyor. Şimdi gelin bu kavrama daha yakından bakalım.
Kavramı açalım: Adil ticaret nedir?
Küreselleşen ekonomi, Bangladeş'te yapılan bir gömleğin, Kolombiya veya Brezilya’da yetiştirilen bir kahvenin dünyanın diğer ucundaki bir dolaba veya kilere hızla ulaşmasını kolaylaştırıyor. Ancak buradan elde edilen gelir, öz sermaye ve orijinal üreticiler açısından eşit bir şekilde paylaştırılmıyor. Bangladeşli pamuk çiftçisi, Kolombiyalı veya Brezilyalı kahve çiftçisi, emeğinin değerine kıyasla küçük olabilecek bir pay alıyor. Adil ve etik ticaret hareketinin amacı da burada daha dengeli bir paylaşım yaratmak.
Dünya Adil Ticaret Örgütü (WFTO), adil ticareti “uluslararası ticarette daha fazla eşitlik arayan, diyalog, şeffaflık ve saygıya dayalı ticari bir ittifak” olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım özellikle ucuz iş gücü merkezi haline gelmiş bölgelerde, üretici ve işçilerin haklarını güvence altına alan daha iyi ticaret koşulları sunarak sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunuyor.
1960’larda doğan adil ticaret hareketi, 21. yüzyılın başında yükselişe geçti. 2007’de yapılan bir araştırmaya göre, 1998 ilâ 2004 arasında sertifikalı satış hacmi 28.902’den 125.595 metrik tona çıktı. 2020 yılında tüketiciler, dünyada bu kriter altında etiketlenen 12.000 milyon euro değerinde ürün satın aldı ve 2018’de sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde satış %30 arttı. İsviçre’de tüketilen muzların yarısı bu tür daha destekleyici ticaretten geliyor.
Fair Trade International’a göre, Latin Amerika ve Karayipler’deki üretici örgütleri, gezegendeki tüm adil ticaret sertifikalarının yaklaşık yarısında yer alıyor. Sektörün gelirinin %80’den fazlası kahve, şeker ve tatlılardan elde edilirken, tekstil sektörü çok daha küçük bir küresel temsiliyete sahip.
Adil ticaretin yaygınlaşmasını engelleyen faktörler neler?
Adil ticaretin çok daha geniş bir alana yayılmasını engelleyen birkaç faktör var. Dünya Adil Ticaret Örgütü Başkanı ve Oxfam Intermón'da Adil Ticaret Başkanı Juanjo Martínez, “Çoğu durumda, üretim, dönüştürme ve pazarlama insan haklarına saygılı şekilde yönetilmiyor. Örneğin kahve fiyatları, Fildişi Sahili ve Gana’da kakao yetiştirmede çocuk işçi çalıştırılmasına, ürünlerin bazıları yüksek düzeyde kirlilik içeren bölgelerde/ülkelerdeki küçük çiftçilerin zar zor ayakta kalmasına sebep olacak şekilde belirleniyor. Değer zincirinde mali adaletsizlikler de var, Uganda’da bir şeyleri yoluna sokmanın tek yolu bu olduğu için kahve ihracatına vergi koymak zorunda kaldılar” diyor.
Bu alternatif modelde küçük üreticinin avantajı sadece gelirindeki artış ve çalışma koşullarının iyileşmesi değil. Güney’de adil ticaretin etkileri belgesine göre bunların yanında istikrarı sağlayabilir, krediye daha kolay erişebilir ve verimli yatırımlar geliştirebilirsiniz.
Geleneksel sistemi tamamen değiştirmeyi istemek ütopik görünebilir. Ancak mütevazı bir ölçekte bile, iş uygulamalarında bazı iyileştirmeler yapılmasını zorunlu kılıyor. OXFAM Intermón sözcüsü şu bilgileri veriyor: “Bazı şirketler adil ticaret yapmazlar ama işleri on ya da yirmi yıl öncesine göre daha iyi yaparlar. Büyük şirketler, artan bir tüketici yüzdesinin endişe duyduğunu ve rekabetin bu minvalde başı çektiğini fark ediyor.”
Gezegenimiz için faydaları neler?
Adil ticaret gezegenimiz için daha sürdürülebilir. Martínez bunu şöyle açıklıyor: “Adil ticaret ürünlerinin çoğu organik sertifikalıdır ve bu ürünlerle yetiştirilmeleri hepimize fayda sağlar. Dönüşümü ve taşımayı mümkün olduğunca CO2 salımı açısından nötr hale getirmeye çalışıyoruz.”
Bu anlamda, Latin Amerika pazarına odaklanan 2017 yılına ait bir araştırma, “adil ticaretin aşağıdan yukarıya uluslararası ekonomik dayanışma ilişkileri kuran ve daha sürdürülebilir küresel hareketlerden biri olduğunu, sosyal, çevresel, ekonomik ve nesiller arası sürdürülebilirliğe de odaklandığını” düşünüyor.
Juanjo Martínez’in belirttiği gibi, “Tüketicilere de fayda sağlıyor, çünkü her şeyden önce ne tükettiklerini, bir üründeki her bir bileşenin menşe ülkesinin ne olduğunu biliyorlar. Bu izlenebilirlik güven oluşturuyor. Çünkü adil ticaret tüm ekonomik sistemi daha dengeli hale getirir. Kurallar ne kadar adil olursa ekonomiyi o kadar iyi hale getiririz.”
Sosyal farkındalık
Adil ticaret algısı ülkeden ülkeye değişkenlik gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, nüfusun %95’i adil ticaretin varlığından haberdar. Avrupa’da kişi başına yıllık ortalama harcama 15,26 euro. En fazla yatırımı 57,58 euro ile İrlanda yapıyor, İspanya kişi başı sadece 0,93 euro ile listenin son sırasında yer alıyor. Bu nedenle adil ticaret hareketinin önündeki en büyük zorluk toplumsal farkındalığı artırmak. Genellikle, adil ticaret ürünlerinin daha pahalı olduğu inancı alıcıyı caydırıyor.
Ana engellerden biri pazarlara sınırlı erişim olmaya devam ediyor. Bir diğeri ise, kamu idarelerinin müşteri olarak yetersiz katılımı ve sözleşmelerin verilmesinde sosyal ve çevresel kriterlerin dahil edilmesi.
Son olarak, adil ticaret, 2002’de İngiltere’nin Garstang kentindeki gibi girişimlerle siyasi gündemde daha fazla yer aldı. Bu uygulamayı desteklemek için çeşitli eylemler gerçekleştirildikten sonra, yöneticileri burayı dünyadaki ilk Adil Ticaret Şehri ilan etti.
Tüm bu gelişmelerle birlikte adil ticaretin henüz geleneksel ticarete rakip olmaktan uzak olduğunu belirtelim. Ancak küresel pazarda güç sahibi olan kuruluşların ve tüketicilerin ortak mücadelesi sonucunda, üreticilerin hakkını koruyan ve üretimin sürdürülebilirliğini teşvik eden adilticaret anlayışının yaygınlaşması mümkün.